Suyun Gerçeği
Suyun faydaları;
Böbreklerin görevini yerine getirebilmesi ve dolayısıyla vücuttaki yağ akımının dengeli olabilmesi için bol su tüketilmelidir. Çünkü karaciğerin görevini yapabilmesi, böbreklerin yeterli çalışmasına bağlıdır. Karaciğerin başlıca görevlerinden biri, vücutta depolanmış yağları bedenin kullanabileceği enerjiye çevirmektir. Yeterince su içilmediği takdirde böbrekler yeterince çalışamaz ve süzme işlemini gereği gibi gerçekleştiremez. Karaciğer de böbreklerin görevini üstlenmeye başlar, kendi görevi ikinci plana düşer ve daha az yağ yakmaya başlar. Yakılmayan yağlar vücutta birikmeye başlar. Kilo kaybı yerine kilo alımı söz konusu olur.
Suyun zayıflama üzerine olan etkisi göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Gerek midede yarattığı hacimden dolayı alınan besinlerde kısıtlama yapması, gerekse metabolizmayı çalıştırıp günlük harcanan enerjiyi artırması ve bir de sindirime olan katkısı! Tüm bunlar düşünüldüğünde su içmek eziyet olmamalı, aksine keyif vermeli. Suyun sağladığı faydalar bunlarla sınırlı değil elbette:
Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını, ayrıca atık ürünlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlar.
Ağız, göz ve burun gibi vücut dokularının nemlenmesini sağlar.
Vücuttaki kan, gastrik sıvı, tükürük, amniyotik sıvı (gebelikte) ve idrar
gibi vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur.
Dışkının yumuşamasını sağlayarak kabızlığın önlenmesine katkıda
bulunur.
Cilt sağlığında, bağışıklık sisteminde, vücut ısısının denetiminde,
ödemin atımında rolü vardır.
Tükürük ve mide salgısında besinlerin sindirilmesinde görev alır.
Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları sporla birlikte önler.
Vücudun ihtiyaç duyduğu iz minerallerin pek çoğunu sağlar.
Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür.
Zayıflama diyetlerinde metabolizmayı çalıştırmanın yanında, midede hacim oluşturarak tokluk hissi vermede işe yarar.
Su yaşamın vazgeçilmezleri arasında olmasına rağmen asıl problem su içme kültürünün geliştirilememesidir. Hiçbir sıvı içeceğin suyun yerini tam anlamıyla tutmadığını unutmamak gerekir.
Erişkin bir insan vücudumuzun her bölümünde bulunmaktadır. Bu suyun yaklaşık üçte ikisi hücrelerin Su insan yaşamında oksijenden sonra gelen en önemli öğedir. İnsan yemek yemeden haftalarca idare edebilirse de, susuzluğa ancak birkaç gün dayanabilir.
Vücudumuzdaki CHO'lar ve yağın tümü, proteinlerin yarısı, vücut suyunun ise % 10'u yitirildiğinde yaşam tehlikeye girer.
Vücut suyunun % 20'sinin kaybedilmesi ise ölüme neden olmaktadır.
İnsan vücudunun büyük bir kısmı sudan oluşmuştur . Bu nedenle su kalorik ve besinsel değeri olmamasına rağmen beslenme açısından oldukça önemli bir besin öğesidir.
İnsan vücudundaki su oranı. yaşa ve cinsiyete göre değişmektedir. Su oranı yaşa paralel olarak azalmakta, yerini yağ dokusu almaktadır. Kas dokusu ile vücuttaki su oranı arasında pozitif bir korelasyon vardır ve çizgili kaslar diğer doku ve kandan daha fazla su içerirler.
Yeni doğanın vücudundaki su oranı %80 iken, yetişkinlikte bu oran % 60'lara , (E'te %55-60, K'da %50-55) inmektedir.
İnsan vücudundaki suyun; %60'ı hücre içinde; intrasellüler sıvı, %40'ı hücre dışında; ekstrasellüler sıvı (kan plazması, lenfa, hücreler arası) bulunmaktadır
SU ALIMI: yollarının başında içecek ve yiyecekler gelmektedir. Ayrıca vücu dumuzda alınana besin öğelerini yıkımı sonucunda da su açığa çıkmaktadır.
METABOLİK (endojen) SU:besin öğelerinin vücuttaki metabolizması sonucu oluş
1g CHO'ın yıkımı ile 0.6gr,
1gr yağın yıkımı ile 1.0gr,
1gr proteinin yıkımı ile 0.4gr su oluşur.
Su alım ve atım takibine veya hesaplanmalarına; SU BİLANÇOSU denilmektedir. Su bilançosu yapılır iken endojen su miktarı az olduğu için pek göz önüne alınmaz.
Vücudumuza su alınımını ayarlayan en önemli mekanizma susama duyusu hissi dir.
Susama merkezi; beyinin hipotalamus bölgesinde, yemek yemeyi ayarlayan merkezler ( appestat ) ve vücut suyunun korunmasını sağlayan vazo-pressin hormonunun,üretilme merkezinin yakınında bulunur.
Vücuttan ~%0.5-1.0 oranındaki su kaybı ile susama merkezini uyarılmaktadır.
Susama merkezinin duyarlılığı, fizyolojik sınırlar içinde olmakla birlikte;
alışkanlıklara,yeme-içmeadetlerine, çevre koşullarına göre oldukça farklılık göstermektedir.
Vücuttaki tuz miktarı ise susama merkezini etkilemez. Bu nedenle aşırı sıcak ortamda çalışanlar terleme ile suyun yanında aşırı tuz da kaybedebilirler. Bu şartlarda susama hissi oluştuğu halde tuz kaybına ait bir sinyal oluşmamaktadır. Bu durumlar da ek tuz verilir veya tuz tableteri kullanılması önerilir.
SU ATIMI: İnsan vücudunda su atımı 4 yolla olmaktadır.
VÜCUTTAN SU ATIM YOLLARI
I.Deri yolu ile (terleme); ……………………. 500 mlt
Deriden buharlaşma yolu ile kaybedilen sudur. Bu miktarı belirleyen en önemli faktör ortamın ısısıdır. Ateşli hastalıklarda bu yol ile çok su kaybedilebilir.
II.Akciğerler yolu ile (nefes); ……………… 300 mlt
Dışarıya verilen soluk havası 37ºC nemle doymuştur. Bu nedenle akc'den nefes ile atılan su havanın nemlilik derecesine bağlıdır. Ortamın havası ne kadar kuru ise bu yolla o kadar fazla su kaybedilir. Ayrıca havanın oksijen basıncının düşmesi ile solunum sayısı ve dakika solunum hacmide o oranda artar.
III.Gastrointestinal yol ile (dışkı-feces); … 200 mlt
Tükürük, pankreas salgısı, mide salgısı, safra ve ince bağırsaklardaki bezlerin salgısı ile günde ~ 8 lt kadar su GİS'e geçmekte ise de bu suyun büyük bir kısmı geri emilmektedir. Normal şartlarda bu yolla kaybedilen su önemsizdir. Ancak özellikle bebek ve çocuklarda, aşırı kusma ve ishal yolu ile önemli ölçüde su kaybı, dehidratasyon gelişmesine neden olabileceğinden, bu yaşlarda oldukça önemlidir.
IV.Böbrekler yolu ile (idrar); …………….. 1200 mlt
Su metabolizmasında böbrekler kilit organlardır. Günlük idrar miktarı vücuttan atılması gereken suya bağlı olarak büyük değişiklikler göstere-bilir.İdrar genellikle plazmadan daha yoğundur. Böbreklerden su atımı vazopressin = Anti-diüretik hormon (ADH)'un kontrolü altındadır.